14 Ekim 2017 Cumartesi

"Marnie" filmi (1964) - Alfred Hitchcock


Winston Graham’ın romanından uyarlama. Marnie (Tippi Hedren), sahte isimle çalıştığı iş yerlerinden yüklü miktarlarda para çalıp ortadan kaybolan ve durmadan yalan söyleyen bir genç kadın. Annesine maddi olarak yardım ediyor ve fırsat buldukça ziyaret ediyor (Bernice – Louise Latham) ama araları iyi gibi görünmesine karşın sanki alttan alta bir meseleleri var. Marnie kırmızı renkten korkma ve erkeklere tahammül edememe gibi psikolojik sorunlara sahip. Son girdiği işte patronu (Mark Rutland – Sean Connery) tarafından yakalanıyor ama adam ona aşık olduğu için polise teslim etmek yerine Marnie’nin sorunlarını çözmek için beklenmedik bir mücadeleye girişiyor. Film bu mücadele üzerine kurulu.

Sean Connery sinemanın en karizmatik aktörlerinden biri ve Bond yıllarının bir filmi olan Marnie’de de ekranda göz dolduruyor. Louise Latham anne rolünde iyiydi. Tippi Hedren’i biraz da rolün katkısıyla itici buldum. Bir açıdan oyunculuk başarısı olarak da görülebilir belki (Melanie Griffith, Hedren’in kızıymış bu arada, şaşırdım öğrenince). Vertigo ya da Kuşlar’daki gerilimi burada hissetmedim. Kadının çektirdiği psikolojik işkeneceye adamın tahammül etmesi gerçekçi gelmedi. Filmin sonunda açıklanan meselenin psikolojik kökeni, günümüz izleyicisi için biraz sıradan kalmış. Bir de kadının niye ısrarla hırsızlık yaptığı konusunun cevabını göremedim. Ayrıca montajda, yani bazı sahneler arasında kopukluklar vardı sanki. Annenin evinin önünde çocukların tekerlemeyle ip atlaması Elm Sokağında Kabus serisini hatırlattı. 

Hitch’in seyredilecek ilk 10 filmi arasında saymayacağım vasat bir filmi olarak kayda geçtim. Zaten olaylı bir seti varmış. Tekrar seyretmeyeceklerimden.  

KISA KISA
Mark Rutland zoolojiye meraklı (özellikle instinctual behavior). Wykwyn malikanesi. “I^ll be kind to u and u ll be polite to me” (Farka dikkat). Biraz Koontz'un Cold Fire romanını da anımsattı. Rutland'ın iki lafını not aldım. Flattid bugs örneği tam yerini buldu.  

(1) Mr. Rutland: "The best thing for the inside of a man or a woman is the outside of a horse."

(2) Rutland: "In Kenya, there is quite a beautiful flower, rather like a hyacinth. If you should reach out to touch it, you would discover that the flower is not a flower at all, but a design made up of hundreds of tiny insects called flattid bugs. They escape the eyes of hungry birds by living and dying in the shape of a flower."


HEDREN – HITCHCOCK İLİŞKİSİ
Bu filmden sonra Tippi Hedren’in yazdığı otobiyografik kitabı (“Tippi: A Memoir”) karıştırdım. Hitchcock ile yaşadıklarını açık açık anlatmış. Bildiğin taciz varmış sette sürekli. Birds ile başlamış, bakışlar gitgide ellemelere falan dönmüş. Okurken kendi kendime “peki niye Bird’ten sonra Marnie’de de onunla çalışmış?” diye sordum. Kitapta kontratı olduğunu söylüyor. Hatta en sonunda ofisinde üstüne saldırdığında artık ne olursa olsun çıkıp gitmiş. Kontratın daha 2 senesi varmış. Hitch meşhur yönetmenlerin Hedren için yaptığı tüm teklifleri geri çevirerek kariyerini bitirmek için elinden geleni yapmış. Yine de Hedren, Hitch öldüğünde cenazesine katılmış: “O günlerin etkisini üzerimden atmıştım. Her şeye rağmen kimsenin tanımadığı bir kızdan bir yıldız yarattı” diyebilecek kadar yaşamıyla barışık bir kadın portresi çiziyor. Üstelik hayvanları koruma konusundaki ciddi çalışmalarıyla da harika bir insan olduğu anlaşılıyor (Şambala barınağının kurucusu). Hitch’e gelince, hemen arabesk bir bakış açısıyla “Sapııık” demek yerine, herkesin zayıflıkları ve hataları olduğunu hatırlamak lazım. Hangimiz hayatında kötü şeyler yapmadı ki…

WIKIPEDIA BİLGİLERİ
Aslında Tippi Hedren’i değil, Grace Kelly’yi oynatacakmış ama Monako’lular prenseslerinin böyle yalancı ve hırsız bir karakteri oynamasına itiraz etmişler. Hitch, Birds filmini çekip bu projeyi kenara koymuş. Birds’de beğenince Tippi Hedren’i bu filmde de oynatmaya karar veriyor. Tippi Hedren’i ilk kez gazoz reklamında TV’de kısacık bir an görüp keşfetmiş.

Bazı açılardan Hitch’in kariyerinde bir dönüm noktası. Filmlerinin merkezindeki “Sarışın” aktris figürünü son kez sergiliyor. Yaşanan rezaletlerin de payı olabilir. Görüntü yönetmeni Robert Burks, Editörü George Tomasini ve Besteci Bernard Herrmann ile son çalışması. Connery filmden önce senaryoyu görmek istediğinde Cary Grant’in North by Northwest’te senaryoyu görmeden kabul ettiğini söyleyen prodüksiyona “Ben Cary Grant değilim” diye cevap vermesi herifin o zamanlar bile sağlam duruşlu olduğunu göstermesi açıdan önemli.








































Rape scene













Tekerleme sahnesi (Elm)



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...